Yurt Dışında Geçen Sürelerin Sigortalılıktan Sayılması Suretiyle Aylık Bağlanması İçin Yurda Kesin Dönülmüş Olması Gerekir!
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda kesin dönülmüş olması gerekmektedir. Fakat kesin dönüş ifadesinin, hiçbir şekilde mutlak anlamda yurt dışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurt dışına çıkış yapmama şeklinde anlaşılmaması gerekir.
Kesin dönüş; aylık tahsis talebinde bulunanların yurt dışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade etmektedir. Kesin dönüşün tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği” çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödemeleri ifade etmektedir. “Sosyal yardım ödeneği” ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir geliri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımları ifade etmektedir.
Bu itibarla, yurt dışında geçen sürelerin sigortalılıktan sayılarak aylık bağlanması için yurda kesin dönülmüş olması gerekmektedir. Bu şart, kişilerin yurt dışındaki çalışmalarının ve varsa ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneklerinin sona ermesiyle yerine getirilmiş olmaktadır.
Konuya ilişkin Yargıtay kararına aşağıda yer verilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3191 E., 2021/1054 K. sayılı kararı:
I. YARGILAMA
SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacı
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde;
Kurumdan yaşlılık aylığı almakta olan davalı ...'ın, yaşlılık
aylığı talep tarihinden itibaren Almanya'da fiilen çalıştığını
ve kesin dönüş şartını yerine getirmediğini, bu durumun
24.12.2010 tarihinde tespiti üzerine geriye doğru 10 yıl için
aylığının yeniden hesaplandığını ve 01.01.2001-18.05.2011
tarihleri arasında davalıya 11.209,56TL yersiz fark ödeme
yapıldığının anlaşıldığını, 3201 sayılı Kanun’un 6.
maddesine göre aylık tahsisi için aylık bağlanacak kişinin
yurda kesin dönüş şartını yerine getirmesi gerektiğini,
davalının yanlış beyanda bulunarak kusurlu davranışı ile
Kurumu yanılttığını ileri sürerek davalıya yersiz ödenen
11.209,56TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi
ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı
vekili cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalardaki beyanlarında
davanın haksız olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduğunu
belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci
Kararı:
Tokat İş Mahkemesinin 12.02.2013 tarihli ve 2011/671
E., 2013/33 K. sayılı kararı ile; davalının 3201 sayılı Kanun
uyarınca yaptığı borçlanma sonrasında 20.10.1993 tarihli tahsis
talebine istinaden 01.11.1993 tarihinden geçerli olmak üzere
yaşlılık aylığı bağlandığı, TR-4 olarak kodlanan ve yardıma
hak kazandıran Alman sigortalılık sürelerini gösterir belgede
davalının tahsis talep tarihi olan 20.10.1993 tarihinden sonra
31.12.1993 tarihinden 11.12.1996 tarihine kadar devreler hâlinde
Almanya’da sigortalı çalışmasının bulunduğu, dolayısıyla
kesin dönüş yapmadığından 01.11.1993 tarihinden itibaren
davalıya bağlanan yaşlılık aylığının 3201 sayılı Kanun’un
6. maddesi gereğince iptal edilmesi gerektiği, yurt dışı
sigortalı çalışmasının sona erdiği tarihin yurda kesin dönüş
ve tahsis talep tarihi olarak kabul edilerek, kesin dönüş şartı
gerçekleştiğinden davalıya yeniden yaşlılık aylığı
bağlanması gerektiği, davacı Kurumca davalıya 01.01.2001
tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, davalının
3201 sayılı Kanun hükümleri kapsamında kesin dönüş koşulunu
yerine getirmeden aylık tahsis başvurusunda bulunduğundan
zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığı ve aldığını geri
vermekle yükümlü olduğunu bilecek durumda olduğu, başka bir
anlatımla kötü niyetli sayılması gerektiği bu nedenle 5510
sayılı Kanun’un 96. maddesinin (a) bendi uyarınca iptal edilen
yaşlılık aylığı ile yurda kesin dönüş şartının
gerçekleştiği tarihten sonra bağlanan yaşlılık aylığı
arasındaki fark olan 01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arası yersiz
ödenen 11.209,56TL’yi davalının davacı Kuruma ödemekle yükümlü
olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma
Kararı:
Tokat İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına
karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.02.2014 tarihli
ve 2013/5697 E., 2014/2452 K. sayılı kararı ile; “..İnceleme
konusu somut olayda; 20.10.1993 tarihli tahsis istemi üzerine, 570
gün SSK’lı çalışma, 720 gün askerlik borçlanması, 1970-1983
tarihleri arası 2147 sayılı Yasa kapsamında 4.470 gün borçlanma
süresi ve 1984-1991 tarihleri arası 3201 sayılı Yasa kapsamında
borçlanılan 2.698 günlük yurt dışı süresi olmak üzere toplam
8.458 gün üzerinden 01.11.1993 tarihinden itibaren davacıya
yaşlılık aylığı bağlandığı; 24.12.2010 tarihinde Sosyal
Sigortalar Genel Müdürlüğüne intikal eden 01.12.2010 tarihli TR
4 formülerine göre, davacının 16.02.1970-11.12.1996 tarihleri
arası yurt dışında çalışıp sosyal yardım aldığının
belirlenmesi üzerine, 28.04.2011 günlü aylık değişiklik
kararıyla, kesin dönüşün 11.12.1996 olması nedeniyle ve
2010/103 sayılı Kurum genelgesi uyarınca 01.01.2001 tarihi
itibarıyla aylığın yeniden bağlandığı; ayrıca yaşlılık
aylığı iptal edilerek, tespit tarihinden geriye doğru 10 yıl
gidilmek suretiyle 01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arası dönem için
3201 sayılı Yasa farkından kaynaklanan 11.209,56 TL yersiz aylık
tahakkuku yapıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan dava
dosyası içerisinde yer alan 28.04.2011 günlü aylık değişiklik
kararında, birikmiş yaşlılık aylığı başlangıcı 01.01.2001
tarihi görünürken, Alman sigorta merciine hitaben yazılan
06.05.2011 günlü kurum yazısında, davacıya 01.01.1997 tarihinden
itibaren müstakil yaşlılık aylığı bağlandığı ifade
edilmektedir.
Davacı eldeki bu davayla, 01.01.2001-18.05.2011
tarihleri arası dönem için 3201 sayılı Yasa farkından
kaynaklanan 11.209,56 TL yersiz aylığın yasal faiziyle birlikte
tahsilini istemiş; Mahkemece, 5510 sayılı Yasanın 96/a bendi
uyarınca iptal edilen yaşlılık aylığı ile, yurda kesin dönüş
şartının gerçekleştiği tarihe kadarki fark yaşlılık
aylıklarının istenebileceğinden bahisle, davanın istem gibi
kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme
ve araştırmaya dayalıdır.
Bilindiği gibi 3201 sayılı Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun’un 3.Maddesinde yer alan, borçlanma isteminde
bulunabilmek için yurda kesin dönüş yapılması gereğini öngören
düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2002 günlü, 2000/36 E.
2002/198 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş, 29.07.2003 tarihli
4958 sayılı Yasanın 56. maddesiyle de, 3201 sayılı Yasanın 3.
maddesinde bu yönde gerekli düzenleme yapılmıştır. Sıralanan
hukuksal çerçeve karşısında, yurt dışında bulunan Türk
vatandaşlarının borçlanabilmeleri için yurda kesin dönüş
yapma koşulu ortadan kalkmış olmakla birlikte, 3201 sayılı Yasa
gereğince borçlanan Türk vatandaşlarına yaşlılık aylığı
bağlanabilmesi için, yurda kesin dönülmüş olması
gerekir.
Somut olayda, 24.12.2010 tarihinde Sosyal
Sigortalar Genel Müdürlüğüne intikal eden 01.12.2010 tarihli TR
4 formüllerinde, davacının 16.02.1970-11.12.1996 tarihleri arası
yurt dışında çalışıp sosyal yardım aldığı, Alman sigorta
merciine hitaben yazılan 06.05.2011 günlü kurum yazısında da,
davacıya 01.01.1997 tarihinden itibaren müstakil yaşlılık aylığı
bağlandığı ifade edilirken; 28.04.2011 günlü aylık değişiklik
kararıyla, 2010/103 sayılı Kurum genelgesi uyarınca, 8.458 prim
gün sayısı üzerinden 01.01.2001 tarihi itibarıyla aylığın
yeniden bağlandığının anlaşılması karşısında; 3201 sayılı
Yasa uyarınca yapılan borçlanma süresiyle birlikte yaşlılık
aylığının yeniden bağlanması için gereken kesin dönüş
koşulunun gerçekleştiği tarihin ve bu kapsamda 3201 sayılı Yasa
kapsamında yapılan borçlanma süresiyle yeniden bağlanacak
yaşlılık aylığında, aylık başlangıç tarihinin, tereddüte
yer bırakmayacak şekilde usulünce yapılacak araştırmayla
belirlenmesi gerekir.
Bu belirleme sonrası 2147 sayılı Yasaya
göre yapılan borçlanmalarda ve aylık bağlamalarda yurda kesin
dönüş şartı gerekmediğinden, 01.11.1993 tarihi ile, anılan
belirlemeyle tespit edilecek yaşlılık aylığı başlangıç
tarihi arasındaki dönem yönünden davalı Kurum’un, 3201 sayılı
Yasa’dan kaynaklanan fark aylıkları istirdatı mümkün
olacağından; anılan döneme ilişkin olarak çıkarılacak fark
aylıkların, davalı Kurum’dan sorularak belirlenmesi gerekir.
Bu
kapsamda, davaya 01.01.2001-18.05.2011 devresine ait olduğu
belirtilen 11.209,56 TL’lik 3201 sayılı Yasa uygulamasından
kaynaklanan fark aylıklar konu edilmiş ise de, anılan dönemde
davalı sigortalının 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanma
süresiyle birlikte toplam 8458 prim gün sayısı üzerinden
aylığının yeniden bağlanmış olması karşısında, kurumca
davaya konu edilmek istenen yersiz aylık dönemi ve miktarına
ilişkin bu çelişkili durumun davalı Kurumdan sorularak açıklığa
kavuşturulması gerekir.
Tüm bu belirlemeler yapıldıktan
sonra, 5510 sayılı Yasanın 96.maddesi “Kurumca işverenlere,
sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık
almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık
sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere,
fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun
kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu
davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu
ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı
işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler
toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren (Değişik
ibare:13.02.2011 - 6111 S.K./44.mad) yirmidört ay içinde yapılacak
ödemelerde faizsiz, (Değişik ibare:13.02.2011 - 6111 S.K./44.mad)
yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak
ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî
faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu
alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere
göre geri alınır…” hükmünü içermesi karşısında, anılan
madde hükmü uyarınca, davalı Kurumca, istirdatı mümkün olan
fark yersiz aylık dönemi ile aylık miktarının bulunup
bulunmadığı yapılacak inceleme ve araştırmayla
saptanmalıdır.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular
gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı
değerlendirme ile yazılı gerekçelerle karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı
vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci
Kararı:
Tokat İş Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 2014/276
E., 2015/249 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına
uyularak yapılan yargılama sonucu alınan bilirkişi raporunda 3201
sayılı Kanun ve 13.09.2010 tarihli 2010/103 nolu SGK Genelgesine
göre davalının davacı Kuruma borçlu olduğu yönünde görüş
bildirildiği, davalının 3201 sayılı Kanun hükümleri kapsamında
kesin dönüş koşulunu yerine getirmeksizin aylık tahsis
başvurusunda bulunduğu, 5510 Sayılı Kanun’un 96. maddesinin (a)
bendi uyarınca iptal edilen yaşlılık aylığı ile yurda kesin
dönüş şartının gerçekleştiği tarihler olan
01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arası yersiz ödenen 11.209,56TL’nin
ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte
davalıdan tahsili ile Kuruma verilmesi gerektiği gerekçesiyle
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma
Kararı:
Tokat İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına
karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.12.2015 tarihli
ve 2015/14909 E., 2015/21822 K. sayılı kararı ile; “..20.10.1993
günlü tahsis başvurusu üzerine, 570 gün SSK’lı çalışma,
720 gün askerlik borçlanması, 1970-1983 tarihleri arası 2147
sayılı Yasa uyarınca 4.470 gün ve 1984-1991 tarihleri arası 3201
sayılı Yasa uyarınca borçlanılmış 2.698 gün yurt dışı
süresi olmak üzere toplam 8.458 gün üzerinden 01.11.1993
tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlanmış;
24.12.2010 tarihinde davalı Kuruma intikal eden 01.12.2010 tarihli
TR 4 formülerine göre, 11.12.1996 tarihine kadar yurt dışında
çalışıp sosyal yardım alması nedeniyle, 28.04.2011 günlü
aylık değişiklik kararıyla, kesin dönüş 11.12.1996 tarihi
olarak alınmış ve 2010/103 sayılı Kurum genelgesi uyarınca
01.01.2001 tarihi itibarıyla aylık yeniden bağlanmış ve
01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arası dönem için 3201 sayılı
Yasa farkından kaynaklanan iş bu davaya konu 11.209,56 TL'lik
yersiz aylık tahakkuku yapılmıştır. Öte yandan dava dosyası
içerisinde yer alan 28.04.2011 günlü aylık değişiklik
kararında, birikmiş yaşlılık aylığı başlangıcı 01.01.2001
tarihi görünürken, Alman sigorta merciine hitaben yazılan
06.05.2011 günlü kurum yazısında, davacıya 01.01.1997 tarihinden
itibaren müstakil yaşlılık aylığı bağlandığı ifade
edilmiştir.
Davacı 01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arası
dönem için 3201 sayılı Yasa farkından kaynaklanan 11.209,56 TL
yersiz aylığın yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiş;
Mahkemenin, istemin kabulüne ilişkin hükmü Dairemiz 12.02.2014
günlü kararıyla bozulmuştur.
Dairemiz bozma kararı sonrası
celbedilen 05.12.2014 ve 09.02.2015 günlü kurum yazısı ile eki
belgelere göre, davalı sigortalıya 11.12.1996 tarihli kesin dönüşü
takip eden aybaşı olan 01.01.1997 tarihi itibarıyla anılan 8.458
prim gün sayısı üzerinden yaşlılık aylığının yeniden
yeniden bağlandığı, giderek kurumca 01.01.2001-18.05.2011
tarihleri arası dönem için 3201 sayılı Yasa farkından
kaynaklanan 11.209,56 TL yersiz aylık tahakkuku yapıldığı
anlaşılmıştır.
Yukarıdaki bilgiler ışığı altında;
davalı sigortalıya 11.12.1996 tarihli kesin dönüşü takip eden
aybaşı olan 01.01.1997 tarihi itibarıyla 8.458 prim gün sayısı
üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığının anlaşılmış
olması karşısında; davalı kurum tarafından, ancak
01.11.1993-01.01.1997 tarihleri arası dönem yönünden 3201 sayılı
Yasa farkından kaynaklanan yersiz aylıkların istirdata konu
yapılabilmesi mümkündür. Ancak, 5510 sayılı Yasanın
96.maddesinin a bendi hükmü uyarınca, 2011 yılındaki tespit
tarihinden geriye dönük 10 yıl gitmek suretiyle istirdat dönemini
belirleyen kurum kabulü ve anılan yasal mevzuat karşısında bu
halde dahi, anılan istirdadı mümkün döneme ait yersiz aylıkların
davalı sigortalıdan iadesi mümkün değildir.
Açıklanan
maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı
değerlendirme ile yazılı gerekçelerle karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin
bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm
bozulmalıdır..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
Tokat İş
Mahkemesinin 21.04.2016 tarihli ve 2016/64 E., 2016/174 K. sayılı
kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme
kararı verilmiştir.
Direnme Kararının
Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme
yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3201 sayılı
Kanun hükümleri kapsamında kesin dönüş koşulunu yerine
getirmeksizin 20.10.1993 tarihli tahsis talebini takip eden
01.11.1993 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanan
davacının 11.12.1996 tarihli kesin dönüşü takip eden aybaşı
olan 01.01.1997 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığına hak
kazandığı dikkate alındığında; yurda kesin dönüş koşulunu
sağlamadığı gerekçesiyle 28.04.2011 tarihinde 2010/103 sayılı
Genelgeye istinaden yaşlılık aylığının 01.01.2001 tarihi
itibariyle yeniden hesaplanması nedeniyle 01.01.2001-18.05.2011
tarihleri arasından ödenen 11.209,56 TL yersiz fark aylığın 5510
sayılı Kanun’un 96. maddesi dikkate alındığında istirdadının
mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III.
GEREKÇE
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un
(3201 sayılı Kanun), yurt dışında çalışan Türk
vatandaşlarına yurt dışında çalıştıkları süreleri
borçlanma ve buna bağlı olarak yaşlılık sigortasından
yararlanma hakkı tanımış ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke
sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine
gerek kalmaksızın Türkiye'de sosyal güvenceye kavuşmalarına
imkan sağlamıştır.
Böylece Türkiye'de çalışıp belli
bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk vatandaşları
ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından
bir farklılık kalmamıştır.
3201 sayılı Yurt Dışında
Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin
Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun’un 6. maddesinde;
"A)Bu kanuna göre
değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi
için;
a)Yurda kesin dönülmüş olması,
b)Tahakkuk
ettirilen (…) borcunun tamamının ödenmiş olması,
c)(…)
borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte
bulunulması, şarttır.
Yukarıdaki şartları yerine
getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek
tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi
hükümlerine göre bağlanır.
B) Kanun hükümlerinden
yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt
dışında
yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar,
ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği
alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya
ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren
kesilir. Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar
hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine
tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır.
Yurt
içinde veya yurt dışında çalışması sona erenlerin veya
ikamete dayalı bir ödenek alanlardan ödenekleri sona erenlerin,
aylıklarının tekrar ödenmesi için yazılı talepte bulunmaları
halinde, talep tarihini izleyen ay başından itibaren aylıkları
tekrar ödenmeye başlanır. ” hükmü bulunmakta olup, 3201
sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi
için “kesin dönüş” koşulunun varlığı
aranmaktadır.
18. 06.11.2008 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve
Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin (Yönetmelik) “Aylığa
hak kazanma ve aylığın başlama tarihi” başlıklı 13.
maddesinin 1/a bendinde de aylık bağlanabilme koşulları arasında
“Yurda kesin dönülmüş olması” sayılmıştır.
Aynı
Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1/d
bendinde; “Kesin dönüş: Aylık tahsis talebinde bulunanların
yurt dışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı
bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları
durumunu ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.
Kesin
dönüşün tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği”
çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş
kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş
göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödemeleri
ifade etmektedir.
Tanımda geçen “sosyal yardım ödeneği”
de aynı Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1/i
bendinde; “bulunulan ülke mevzuat kapsamında, geçimlerini
sağlayacak hiçbir geliri olmayan veya mevcut gelirleriyle
geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim
düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması
amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık
durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi
yardımları ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu
nedenle, Yönetmelik hükümleri bir arada değerlendirildiğinde
yurt dışı sürelerini borçlananlara aylık bağlanmasında
aranan kesin dönüş için, öncelikle yurt dışındaki çalışmaları
ve varsa ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım
ödeneklerinin sona ermesi şartı aranacağı; kesin dönüş
ifadesinden hiçbir şekilde mutlak anlamda yurt dışında bulunduğu
ülkeden, Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurt dışına çıkış
yapmama şeklinde anlaşılmaması gerektiği sonucu
çıkmaktadır.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun
25.02.2021 tarihli 2020/10-714 E., 2021/165 K.; 29.03.2017 tarihli
2015/10-3543 E., 2017/578 K; 29.01.2014 tarihli ve 2013/10-434 E.,
2014/53 K. sayılı kararlarında da açıklanan hususlara işaret
edilmiştir.
Bu aşamada yersiz ödemeler ve geri alınmasına
ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun)’nun 121.
maddesinin 2. fıkrasında yersiz ödemelerin geri alınmasına
ilişkin hükme yer verilmiş olup, buna göre “… yanlış ve
yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta
yardımları 84 üncü maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla,
ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle
geri alınır. Kurumun genel hükümlere göre takip hakkı
saklıdır”.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun
(5510 sayılı Kanun) “Yersiz ödemelerin geri alınması”
başlıklı 96. maddesinde;
“Kurumca işverenlere,
sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık
almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık
sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere,
fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun
kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu
davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu
ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı
işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler
toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay
içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin
dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre
sonundan,
itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte,
ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup
edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri
alınır.
Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski
borçtan başlanarak borç aslına yapılır, kanunî faiz kalan
borca uygulanır. Bu hüküm ilgili hak sahiplerinin muvafakat
etmeleri kaydıyla, aynı dosyadan diğer bir hak sahibine yapılan
yersiz ödemelere mahsubunda da uygulanır.
Yersiz ödemenin
gelir ve aylıklardan kesilmesinde, kesintinin başlayacağı ödeme
dönemi başı itibarıyla kanunî faizi ile birlikte hesaplanan borç
tutarı, gelir ve aylıktan % 25 oranında kesilmek suretiyle
uygulanır.
Yersiz ödemelerin tespiti ile geri alınmasına ve
bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü
bulunmaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı
Kanun’un 121. maddesinde yersiz ödemelerin kayıtsız şartsız
iadesinin öngörüldüğü, yersiz ödeme hâlinde iade yükümünün
kapsamının farklı hukukî durumlara özgü olarak değişiklik
göstermediği görülmektedir.
Ancak, 5510 sayılı Kanun’un
96. maddesi ile 506 sayılı Kanun’da yer almayan yeni bir
düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya
kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün
ödeme miktarları belirlenmiştir. Dolayısıyla 5510 sayılı Kanun
ile ödeme yükümünün kapsamı sigortalının iyi niyetli veya
kötü niyetli oluşunun tespitine göre farklılaştırılarak,
kayıtsız şartsız iade öngören 506 sayılı Kanun’un 121.
madde hükmüne göre lehe bir düzenleme getirilmiştir.
Bu
noktada yaşlılık aylığının hesabı yönünden 5510 sayılı
Kanun’un Geçici 2. maddenin yollaması ile 506 sayılı Kanun’un
61. maddesine ve Geçici 82. maddesine değinmek gerekir.
506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca
yaşlılık aylıklarının hesabında 31.12.1999 tarihine kadar
katsayı esasına dayalı gösterge sistemi uygulanmakta iken, 4447
sayılı Kanun ile anılan maddede değişiklik yapılması sonucu,
01.01.2000 tarihinden itibaren katsayı esasına dayalı gösterge
sistemi yürürlükten kaldırılmış, sigortalının her takvim
yılına ait prime esas kazancı, kazancın ait olduğu takvim
yılından itibaren aylık talep tarihine kadar geçen takvim yılları
için, her yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü
tarafından açıklanan kentsel yerler tüketici fiyatları
indeksindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hâsıla sabit
fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı arttırılarak bulunan
yıllık kazançlar toplamının, toplam prim ödeme gün sayısına
bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama günlük kazancın 360 katı,
aylığın hesaplanmasına esas ortalama yıllık kazancı
oluşturması esası getirilmiştir.
Ancak bu sistem, 01.01.2000
tarihinden sonra sigortalı olarak çalışmaya başlayıp, emekli
olanlara uygulanacağından, 506 sayılı Kanun’a 4447 sayılı
Kanun’un 17. maddesi ile eklenen Geçici 82. maddesi ile 01.01.2000
tarihinden önce çalışmaya başlayıp, bu tarih sonrası da
çalışmaya devam edenler için, eski ve yeni sistemin birleşiminden
oluşan karma sisteme göre aylık bağlanacağı hükme
bağlanmıştır.
Somut olayda, davalının 3201 sayılı Kanun
uyarınca 23.09.1993 tarihinde yaptığı borçlanma sonrası
20.10.1993 tarihli tahsis talebine istinaden 01.11.1993 tarihinde
8458 prim gün sayısı üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığı,
24.12.2010 tarihinde Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğüne intikal
eden 01.12.2010 tarihli TR4 formüllerinde davalının
16.02.1970-11.12.1996 tarihleri arası yurt dışında çalışıp
sosyal yardım aldığının tespit edilmesi üzerine kesin dönüş
koşulunu yerine getirmediği gerekçesiyle 28.04.2011 tarihli aylık
değişiklik kararıyla 2010/103 sayılı Kurum Genelgesi uyarınca
davalıya yine 8458 gün sayısı üzerinden 11.12.1996 tarihli kesin
dönüşü takip eden aybaşı olan 01.01.1997 tarihi itibarıyla
yaşlılık aylığının yeniden bağlandığı, aylığın
01.01.2001 tarihi itibariyle yeniden hesaplanması nedeniyle
01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arasından ödenen 11.209,56TL yersiz
fark aylık borcu çıkarılması üzerine eldeki davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara,
somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; davalıya
11.12.1996 tarihli kesin dönüşü takip eden aybaşı olan
01.01.1997 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığının yeniden
bağlanmasının yerinde olduğu, davalıya 01.11.1993 tarihinde ve
01.01.1997 tarihinde de 8458 prim gün sayısı üzerinden yaşlılık
aylığı bağlandığı ancak Kurum tarafından kesin dönüş
koşulunun yerine getirilmesini takiben 01.01.1997 tarihinde bağlanan
ve 01.01.2001 tarihi itibariyle güncellenen aylığının 01.11.1993
tarihinde bağlanan aylığa göre daha düşük olduğu nedeniyle
borç çıkarıldığı görülmekle aynı prim gün sayısı
üzerinden bağlanan aylıklar arasındaki yersiz fark aylığın
nedeni dosyadan tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davacı
Kurumdan davalıya 01.11.1993 tarihinde bağlanan aylığın
başlangıcından 18.05.2011 tarihine kadar olan ödemeler listesinin
tamamı celbedilerek davalının aldığı bu aylık ile yukarıda da
açıklandığı üzere 4447 sayılı Kanun değişikliği öncesi
yasal mevzuata göre 01.01.1997 tarihinde bağlanması gereken aylık
hesaplanarak bu aylık ödenmeye devam edildiği takdirde
01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arasında davalının alacağı
aylığın ne kadar olacağı açıklanan ilkeler doğrultusunda
alanında uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden aylık hesabı
yönünden denetime elverişli rapor alınıp irdelenerek varılacak
sonuca göre iki farklı tarihte bağlanan aylıklar nedeniyle
01.01.2001-18.05.2011 tarihleri arasında davalının aldığı aylık
ile alması gereken aylık arasında yersiz fark aylık borcu oluşup
oluşmadığı belirlenerek bu şekilde varılacak sonuca göre karar
verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca
direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve
nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan
nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü
ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve
nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana
geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere
21.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Yorumlar
Yorum Gönder