SAHTE SİGORTALILIK SEBEBİYLE AYLIĞIN KESİLMESİ
Sonraki süreçte yapılan ihbarlar veya denetimler üzerine söz konusu sigortalılığın gerçeği yansıtmadığı, ilgili işyerinde fiilî bir çalışma olmadığı, başka bir ifadeyle sahte sigortalılığın söz konusu olduğu anlaşılabilmektedir.
Bu tespit üzerine yapılacak işlem, fiilî çalışmaya dayanmayan prim ödeme gün sayılarının iptal edilmesi ve kişilere bağlanan aylığın kesilmesidir. Ayrıca geçmişe dönük olarak ödenen aylıklar, yersiz ödeme niteliği taşıdığından faiziyle birlikte geri alınması gündeme gelmektedir.
Bu uyuşmazlıklara ilişkin davalarda gerçekten fiilî bir çalışma olup olmadığı incelenmektedir. Sigortalılığın gerçek bir çalışmaya dayanıp dayanmadığının tespiti için mahkemece iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının ilgili kısımlarına aşağıda yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/2868 E. , 2019/1159 K. sayılı kararı:
“...
Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku, hem de özel hukuk
alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle
hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır
bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları,
taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden
araştırma ilkesi söz konusudur.
Sigortalılık
başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu
düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve
özenle yürütülmesi icabettiği Yargıtay’ın yerleşmiş
içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet
tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek
delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi
gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu
davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
Öte
yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı
olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti
istenen dönemde kişinin
sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin
kanun kapsamına girip girmediği
araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu
ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
Çalışma
olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden, bu davalarda iş
yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve
kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli,
müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün
oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve
görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine
komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen
veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak
saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı,
çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu,
başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında
beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken
bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri
bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş
yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan
hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği
düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
Bu amaçla tanıkların, hizmet tespiti istenen tarihte, iş yeri veya komşu iş yeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi iş yerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu
beyanlar
kontrol edilmelidir.
Diğer
taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da
reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz
önünde tutulmalıdır.
Nitekim
açıklanan hususlar Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2012 tarihli
2012/21-137 E., 2012/433 K.; 12.06.2013 tarihli 2012/10-635 E.,
2013/823 K. ve 25.09.2013 tarihli 2013/21-182 E., 2013/2013/1401 K.
sayılı kararlarında da benimsenmiş ve açıkça belirtilmiştir.
... iptal edilen bildirimlerin hangi dönem ve işverenlere ait olduğu belirlenmeli, sonrasında işverenlerin vergi kayıt, faaliyete başlama veya başlamama, faaliyeti terk durumları, işyerlerinin kapsam tarihleri, sigorta primlerinin yatırılıp yatırılmadığı ve benzeri diğer hususlar saptanmalı, Kurum raporunun eki niteliğindeki ifade tutanakları getirtilmeli, beyanları Kurum işlemine dayanak kılınan kişiler dinlenilmeli, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalışanlar yöntemince tespit edilerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, toplanan tüm kanıtlar irdelenip fiili çalışmanın var olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir...”

Yorumlar
Yorum Gönder